30 Eylül 2010 Perşembe

Tutan&Yatan


Tutan
Inter-Werder Bremen 1 +
Tottenham-Twente 1 +
Rangers-Porto 1 +

Oran:4


Yatan
Rapid V.-Beşiktaş 2 +
Utrecht-Liverpool 2 -
Cska Sofya-Porto 2 +
S.Lizbon-Levski 1 (Daha Başlamadı)

Oran:8,8


İkisinede 5 misli oynadım.Liverpool visdansızlık yapmasa gayet başarılı bir şekilde kapatıcaktım haftaiçi iddaasını ama olsun azda olsa karlı kapattık yinede.

29 Eylül 2010 Çarşamba

Shakhtar Donetsk | Donbass Arena





Yukarıdaki Shakhtar'ın yeni stadyumu.Şu kareleri görünce bile TT Arena için heycanlanmamak mümkün değil.

Zorunlu Ara

Yeni eve çıkınca sorunları bitmiyor malesef.Telekom'dan gelen yetkili arızalı ara kablo bağladı diye 1 buçuk haftadır internetsiz kaldık.Haliyle bloga ara vermiş oldum.Bakınıpta bulamayanlar kusura bakmasın artık.

16 Eylül 2010 Perşembe

2 Farklı Font


Aynı sezon aynı formalar ama fontlar değişik.Şampiyonlar liginde 2. resimdeki fontu kullanıyor Chelsea.Her ne kadar font'u sevmesemde hoşuma gitti bu fikir.

12 Eylül 2010 Pazar

la Roma (Jeremy Menez)

5-1 i yok saymıyorum tabi.Sadece söyleyecek söz bulamıyorum utanmaktan başka.Her neyse la Roma dergisinin bu ayki hediyesi bu poster.

8 Eylül 2010 Çarşamba

Spiker ve Yorumculara Dair


Yabancı bir kanaldan maç izlerken belli bir zaman sonra kendimi maça fazlasıyla kaptırdığımı farkediyorum her seferinde.Ama yerli kanallardan maç izlerken böyle olmuyor.Çünkü çok fazla dikkat dağıtıcı unsur var.Maç moduna bir türlü sokamıyorlar insanı ki bunun içinde herhangi bir çaba sarfetmiyorlar zaten.

Nedir peki bu dikkat dağıtıcı unsurlar benim aklıma gelenler şöyle:
1-Oynanan futbol
2-Yayının kalitesi
3-Spiker kalitesi
4-Maç yorumcusu

Bu 4 etkenden sadece ilkine müdahale edemeyiz.Sonuçta maçı beğenmezsen kapatırsın başka maç izlersin.Bu kadar basit.Ama diğer 3'ü seyir zevkine direkt olarak etki ediyor.

Yayın kalitesi hususunda son zamanlarda gözle görülür bir iyileşme var.Tabi ki her zaman olduğu gibi geriden takip ediyoruz dünyayı.Millet 3 boyutlu maç bile verdi ama bunada şükür tabi.Yayıncı kuruluşların ödemiş olduğu yüksek tutar ve bu tutarı karşılayabilmek için kalitelerini arttırması biz futbol severleri olumlu yönde etkiledi.

Ancak diğer iki etken için bunları söylemek çok zor.Dünkü Türkiye-Belçika maçından sonra bu daha net gözler önüne serildi.Ayrıca aynı şey Lig TV'nin bu sene başlattığı çift spikerli maç anlatımında da mevcut.Spikerler açısından bakarsak bugün kime sorsak sade maç anlatan abartıp yada saçmalayıp maçın önüne geçmeyen spikerleri tercih eder.Kendine has sunumu olan spikerlerin tadı bazen ayrı oluyor kabul ediyorum ama bunun farkında olup işin cılkı çıktığı zaman,yani o spiker yapmacıklaştığı zaman maçında tadını kaçırıyorlar farkında olarak yada olmayarak.Örnek verecek olursak Ercan Taner,Ertem Şener,Emre Tilev.Bunlar gerçekten kendine has maç anlatışları olan ve yeri geldimi maça renk katabilen kişiler.Ama işin dozunu biraz artırdıkları zaman tadı kaçıyor ve maç oynanırken insanın beynini spikerin o an söylediği gereksiz bir laf ya da tepki meşgul ediyor.Şahsen böyle bir maç anlatımı yerine Murat Kosova'nın yalın bir şekilde(futbol maçları için konuşuyorum yoksa basketbol maçlarında oda kendini fena halde kaptırıyor:) anlatışını tercih ederim.

Yukarıda saydıklarım illaki herkesi etkiliyordur ama beni en çok etkileyen çoğu zaman maçtan kopartıp sinirlerimi bozan kısım olan maç yorumcusu kısmı.Zaten maçtan önce ve maçtan sonra yeterince hatta fazlasıyla kafa şişiriyorlar.Bari maç esnasında o değerli yorumlarını kendilerine saklasalar.Bir adam sağa pas atınca sağa değilde sola atsa daha iyi olurdu diyen adam benim gözümde yorumcu değil zaten.Onun dediğini ekran başındaki ve stadyumdaki milyonlarca kişide söylüyor.Mesele benim yada bir başkasının göremediğini tecrübesiyle ve futbol bilgisiyle yorumlayıp bizlere aktarması.Dün Rıdvan Dilmen maç esnasında spiker Ercan Taner'e neredeyse konuşma fırsatı vermeden egosunu tatmin etti.Egosunu tatmin etti diyorum çünkü sanki teknik direktörmüş ve kenardan oyuncularına sesleniyormuş gibi direktifler yağdırdı ordan.O öyle yapınca bizlerde vay be Rıdvan ne büyük hocaymış diyeceğiz sanıyor herhalde.Adnan Polat'la olan söyleşilerinde de "...ben şimdi teknik direktör olduğumdan..." ile başlayan kaç tane cümlesi var ben sayamadım.

Daha fazla uzatmassak eğer bence kaş yapayım derken göz çıkartmak bu durum.Ve beni ciddi anlamda oynanan futboldan sahadaki mücadeleden uzaklaştırıyor.Tüm dikkatimi dağıtıyor.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Yeni Gelenler


Transfer dönemide bittikten sonra kimin hangi numarayı giyeceği belli oldu.Bu sene 26 numara boşta kaldı.26yı giymesi gerekn adam Fiorentina'ya gitti zaten.İşte takıma yeni katılanların(transfer olanlar ve kiradan gelenler) forma numaraları:

8-Adriano
89-Stefano Okaka
23-Leandro Greco
30-Simplicio
3-Castellini
13-Antunes
25-Gulliermo Burdisso
87-Aleandro Rosi
40-Alex Pena
22-Borriello

Totti Penaltısı



Kaptan attımı böyle atar.

3 Eylül 2010 Cuma

22-Borriello

Luca Toni gitti Borriello geldi.Son bir kaç yılda Ronaldinho'nun Milan'a gelmesiyle beraber sansasyonel gollerin adamı olan Borriello bakalım bu gollerine Totti ve diğerleri eşliğinde devam edebilecekmi.Bence tam adamı.

2 Eylül 2010 Perşembe

Kemer Sıkma Politikası






Yukarıda 3 büyüklerin bu transfer dönemi dahil son 5 sezonda transfere harcadığı para ve transferden elde ettiği gelirler var.İllaki 3 kulübümüz de cepten yemiş.Bir sene transferden kar eden takım yok.

Açık ara görüyoruz ki Galatasaray kemer sıkma politikasında hala.Rahmetli Özhan Canaydın'ın son dönemlerinde başlayan ve hala Adnan Polat'la devam eden bu politika kulübü bir zamanlar bulunduğu borç batağından çıkartmaya yönelik elbet.Buna rağmen diğer takımların harcamalarıylada kıyaslarsak bir kaç sezondur kalite olarak çok daha üstün kadrolar kurdu Galatasaray.Tabi bunlar sadece kağıt üzerinde sonuçta o kaliteli takım hala bir kupa kazandırabilmiş değil takıma.Ama uzun vadede TT Arena 'da tamamlandıktan sonra bunun meyvesini yiyeceğimizi düşünüyorum.Bir de artık yalandan değilde gerçekten bu işle ilgilenen uzman kişilerle bu transfer çalışmaları yürütülürse çok daha stressiz transfer dönemleri görebilmemiz mümkün.Haldun Üstünel örneği de tam olması gereken değil aslında.Haldun Üstinel gibi birinin etrafında kurulu bir kaç kişilik ekiple yürütülmeli bence.Mesela eski futbolculardan bazıları oyuncu izlemeleri için görevlendirilebilir yada daha profesyonel scout dediğimiz ekiplerle bu iş olmalı.İkincisinin pek olacağına ihtimal vermiyorum her ne kadar Adnan Polat scout ekibi kurduk ettik desede.

Neyse konuyu çok dallandırıp budaklandırmassak az parayla çok iş yapmayı beceriyor bir kaç senedir yönetim.Adı üstünde yönetimin başarısıdır bu.Geriye kalan bunun meyvelerini yiyebilmek artık.Bu sene biraz daha sancılı olacağız bu konuda çünkü Avrupa arenasında yokuz artık.Bu sayede belki bundan sonra daha fazla lige konsantre olup dahada az yorularak ligde birşeyler yapabiliriz,yapmalıyız daha doğrusu çünkü şu ana kadar görüntü pek iç açıcı değil.Ama transfer dönemi bitti ve son anda transferlerde yapıldı.Yavaş yavaş taşlar yerine oturmalı artık.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Sende Haklısın Tabi

"Geçen sezon da başarılı bir satış grafiğimiz vardı. Bu sezon hedefimiz 54.000 bilet satmaktı. Şuana kadar 51.800 bilet sattık. Hedeflerimizin gerisindeyiz. Hala 4.000'e yakın biletimiz var. Taraftarlarımızdan ilgi bekliyoruz"

Manchester United Başkanı David Gill

12 Dev Adam 76-65 Yunanistan


Blogda çok fazla basketboldan bahsetmedim bugüne kadar.İş icabı zaten sezon içinde yeterince basketbol kusuyorum.Birde eve gelip bloga birşeyler yazmak hiç içimden gelmiyor açıkçası.Ama bu akşamlık bu alışkanlığı çiğneyebilirim.


12 dev adam ülkemizde düzenlenen Dünya Şampiyonası'nda Yunanistan'ı 76-65'le geçmeyi başardı.Bu maç hem millilerimizin turnuvadaki akıbeti açısından çok önemliydi hem de sonuçta Yunanistan maçıydı.Yunanistan daha önceleri pek şansımızın tuttuğu bir takım değildi.Zira kulüp olarakta baktığımızda bizden çok çok üstünler basketbol kültürü olarak.Tüm bu koşulları baştan bir düşünüp baktığımızda bugünkü zaferin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha anlıyoruz.
Maç inanılmaz tempolu başladı.2 ülkede ardarda kolay basketlerle oyunda tutunmaya çalıştı.Biz daha çok pota altından sayı kazanırken onlar Bouoruosis başta olmak üzere neredeyse tüm oyuncularıyla dış atışlardan skor elde ettiler.Bizde başta Ersan olmak üzere Ömer Aşık ve Ömer Onan'la sonuca gittik.Ersan ilk çeyrekte 12 toplamda ise 26 sayı ile zaferin baş mimarlarından oldu.Bence bir diğer önemli etkende Ömer Onan'ın Spanoulis'i kitlemesiydi.Ersanın etkili oyunu maç boyunca devam edince ve Ömer Aşık'a Semih Erden'de katılınca Yunanlılarbuna bir çözüm bulamadı ve kaderlerine razı geldiler açıkçası.


Bu maç grup liderliği açısından çok önemliydi.Diğer gruplarda da alınan sonuçlara bakarsak bir kaç tane erken final izleyebiliriz önümüzdeki günlerde.Ama önce geriye kalan 2 maçıda alıp işi sağlama almak gerekiyor.Aynı ciddiyetle devam edersek ve her maç Ersan gibi skor yükünü biraz daha üslenecek oyuncu bulabilirsek(sonuçta Ersan'dan bu mükemmel performansı her maçta beklemek haksızlık olur) yıllar sonra çok daha iyi bir noktada turnuvayı kapatmamamız için hiçbir neden yok.