6 Ekim 2012 Cumartesi

Sorun Takım

Muslera-Eboue: Kalede mükemmelden başka herhangi bir kelimeyle tanımlanamayacak bir kaleciye sahibiz Allah'a şükür ki. Yediğimiz golde de kanıtladı bunu. Evet yediğimiz golde. Erkan vurdu çıkardı ofsayttaki Nuhiu vurdu çıkardı gerilerden Tello(sanırım) gelip vurdu onu da çıkardı ki son pozisyonda kurtarma imkanı olsaydı kimse kurtaramaz bunu diye geçirmezdi bile aklından. Eboue de bana göre Muslera'dan sonra takımın tartışmasız en iyisi. Kademelere giriyor, hücuma çıkıyor, Rıdvan Dilmen tabiriyle: veriyor-alıyor. Yapması gerekeni yapıyor yani. Buraya kadar her şey güzel hoş fakat buradan sonrası için söylenecek olumlu söz neredeyse yokken olumsuzları yazmaya vakit yetmez.

 Cris-Dany-Semih: Terim'in defanstan memnun olmadığını son beş maçın defans ikililerine bakarak çok rahat anlayabiliriz hepimiz. Cris'i oynatıyor ağır kalıyor, Dany tam bir saatli bomba, Semih ise Ujfaluji'sizlikten mi bilinmez ama geçen seneyi arattığı kesin. Hepsinin bir kusuru olsa da ben her hafta farklı defans ikilisi olmasına karşıyım. En azından bir tanesi belirlenmeli ve rotasyon maçları dışında kenarda beklememeli. 

 Riera: Akhisar maçındaki performansının göz boyamasıyla sol bekte Riera'yı izlemek zorunda kalıyoruz ki Riera sol bek değil, bu saatten sonra da olamaz bunu son iki maçta acı bir şekilde de olsa öğrendik, umarım ders de çıkarmışızdır da haftaya tekrar görmeyiz onu oralarda. Orta saha etrafında Hakan Balta'dan daha etkili olduğu ve daha etkili ortalar açtığı bir gerçek ama savunma içgüdüsü sıfır resmen. Braga maçında ikinci golde, soldan sıfıra inildiğinde havaya elini kaldırıp beklediği sırada arkasından gelen oyuncunun gol atışını daha hiçbirimiz unutmamışken bugün on metre ötesinde kaleye iki şut çekilmesine rağmen yerinden kıpırdamaması ve iki metre arkasından koşup gelen Tello'nun topa vurması da Riera'dan başka kimsenin suçu değil. Tello oraya koşabiliyorsa sen de koşacaksın, aksi düşünülemez. 

 Melo-Selçuk: Ne yazsam ne desem hiç bilmiyorum. Melo çok tatil yapmış olabilir ama bir insan 20 gün fazla tatil yaptı diye de Barış Özbek'in reenkarnasyonu olarak dönmez ki sahalara. Geçen seneden bu seneye taşıyabildiği tek şey orta sahadaki çalımları maalesef. Ne bir mücadele edip rakip hücuma çıkarken top kaptığı var ne de isabetli pasları. Bir tane isabetli pas atsa iki tane dağa taşa yolluyor benim aklım fikrim almıyor açıkçası. Üstelik geçen sene Melo'nun tek alternatifi olan Engin'i de malum aptallığından dolayı kullanamazken bu formsuzluğun yarattığı sorun neredeyse iki kat artıyor. 

Selçuk'un bu durumu için de aklıma gelen tek sebep Melo'nun var gibi görünüp aslında sahada olmaması herhalde. Çünkü hepimiz biliyoruz ki bu adamın gerek geçen sene sezonun büyük kısmında gerek bu senenin başındaki Süper Kupa da tek başına takımı taşımışlığı var. Savunmaların özel önleminden de olabilir belki ama ben ciddi anlamda Selçuk'la bire bir oynayan Veli Kavlak dışında oyuncu da gördüğümü hatırlamıyorum. Bununla birlikte geride kalan 7 haftada hiç asist yapmamış olması da Selçuk'un durumunu açıklar herhalde. Selçuk'tan bahsediyoruz sonuçta.

Emre-Hamit-Amrabat: Sırayla gidecek olursak Emre, çalım atma, pas verme yeteneği üst düzey bir oyuncu orası kesin ama iş beynini kullanıp o çalımları nerede atacağına, pasları ne zaman vereceğine gelince adeta kanserli bir hücreye dönüşüyor. Sol açık pozisyonunda oynayıp bir kere orta yapmadan bitirilen maçlar, aynı oyuncuya beş kere atılan çalımlar ve ön direğe kısa kestiği kornerler maalesef bizleri kanser etmekten başka bir işe yaramıyor çoğu zaman. 

Hamit'in de Emre gibi kanat oyuncusu olmama sorunu var. Saha dışında nasıldır bilmem ama saha içinde milli takımdan alıştığı saha liderliğine sahip olmaması onu en çok huzursuz eden şeymiş gibi görünüyor. Çabalıyor bir şeyler yapmak için fakat kimi zaman şanssızlıktan kimi zaman da "kötü transfer" etiketinin yavaş yavaş üstüne yapışmaya başlaması sebebiyle oluşan baskıdan bir yerlerde hata yapıyor. Yoksa 90+3te üç kişi orta beklerken o çekti şutu açıklamaya imkan yok. 

Amrabat ise Kayseri'de alıştığı "takımın en yetenekli oyuncusu" kimliğinden kurtulabilmiş değil henüz. Yetenekli olmasına yetenekli ama bunu takım için kullanabilecek seviyede mental yapıda değil şu anda. 

Burak-Umut-Elmander: Tek kelimeyle bu oyuncuların en önemli eksikliklerini yazacak olsam şu şekilde yazabilirim sanırım: bitiricilik, bitiricilik, bitiricilik. Daha sonrasında da Umut ve Elmander'in fiziksel olarak en üst seviyede olmamaları ve Burak'ın da pozisyon bilgisi ve pas yeteneğinin zayıf olması. Ama onun sorununa da bitiricilik yazmış olsam de Elmander-Umut ikilisinden daha üst seviyede bir golcü olduğu için banko oynayanın o olması mantıklı.